Mehmet Akif Ersoy Sözleri
İz bırakanlarla senin aranda basit bir fark var sadece. Onlar ömür boyu gayret ediyorlar; sen ömür boyu hayret ediyorsun.
Yumuşak huylu isem kim demiş uysal koyunum; kesilir belki ama çekmeye gelmez boynum.
Bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne.
Bekayı hak tanıyan, sa’yi bir vazife bilir, çalış, çalış ki beka sa’y olursa hak edilir.
Hatırlar mısın doğduğun zaman, sen ağlardın gülerdi âlem. Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun. Halka matem…
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Medeniyet dediğin açmaksa bedeninin her yerini… Desene hayvanlar senden daha medeni.
Nasihatim sana: herzeyle iştigali bırak; adamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak.
Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren, bırak kardeşim tahsili; git önce edep, hayâ öğren.
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar: dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!
İslâm’ı elinden tutacak, kaldıracak yok. Nâ-hak yere feryat ediyor: âcize hak yok! Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi? Ağzım kurusun. Yok, musun ey adl-i ilâhî!
Şehamet dini, gayret dini, ancak Müslümanlıktır. Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır.
Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım, boğamazsam hiç olmazsa kovarım.
Eski dünya, yenidünya, bütün akvam-ı beşer kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer yedi iklimi cihanın duruyor karşısında, Ostralya ile beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; sade bir hadise var ortada: vahşetler denk.
Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem. Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım.
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, bir hilâl uğruna yâ rab, ne güneşler batıyor.
Cehennem de olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz, bu yol ki hak yoludur dönmek bilmez yürürüz.
Şarka bakmaz, garbi bilmez, edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi.
Tek hakikat var, evet, bellediğim dünyadan, elli, altmış sene gezdimse de, şaşkın şaşkın: hepimiz kendimizin, bağrı yanık, aşıkıyız; sade, i’lanı çekilmez bu acaib aşkın!
Ya rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı, mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı.
Budur cihanda en beğendiğim meslek; sözün ödün olsun hakikat olsun tek.
İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden. Ağacın kökü mademki derindir cidden, dalı kopmuş ne olur gövdesi gitmiş ne zarar o, bakarsın, yine üstündeki edvarı yarar, yükselir, fışkırıp, afak-ı perişanımıza; yine bir vaha serer kavrulan imanımıza.
Konuşmak bir mana ise susmak bin bir mana Herkes konuşmasına konuşur lakin sükût yürekli olana.
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır. Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Sade bir sözdür fakat hikmetlerin en mücmeli: Bir halas imkânı var: ahlakımız yükselmeli, yoksa pek korkunç olur katmerleşip hüsranımız… Çünkü hem dünya gider hem din, eğer yapmazsanız.
Ey âdemoğlu bu devir ve Devran’da içinizde hakkı ve hukuku bilen çoktur. Yaptığınız işte hile çok İslamiyet’i sorup da arayan ve yaşayan yoktur.
Bir dost meclisinde Mehmet Akif gayet hararetli bir şeyler anlatmaktadır. Sonradan görme zenginin biri bu meclise gelir selam verir ancak herkes Akif’i dinlediğinden kimse duymaz selamı ve almazlar dolayısıyla. Adam Akif’e sataşmak için: O üstat ne sallıyorsun yine der. Akif istifini bozmadan: Senin ne kadar iyi bir insan olduğunu sallıyorum.
İki insan çeşidi vardır: zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen.
Artık ikiyüzlüleri sevmeye başladım. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.
Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam; hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak, alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.
Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
lrzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan. Hey sıkılmaz, ağlamazsan bâri gülmekten utan.
Adamın biri Akif’e yaklaşarak sorar: Affedersiniz, sizin için baytar diyorlar. Akif hiç istifini bozmadan cevap verir: Evet, yoksa bir yeriniz mi ağrıyordu.
Bize çağ dışı diyorlar doğrudur; çağlar açtık, çağlar kapattık. Çağlar bizden geri.
Gamsız insanlara eğlence gelirmiş yaşamak; yüreğin hisli mi işkencedesin, talihe bak.
İnmemiştir Kur’an, bunu hakkıyla bilin ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.
Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim, inan ki, her ne demişsem görüp de söylemişim.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!
İslam’ı öyle yaşa ki akıllar dursun. Sen ona buna değil Allah’a kulsun.
Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla. Bilmez ama kendini kandırır, söylediği yalanlarla!
Ne Araplık ne Türklük kalacak aç gözünü, dinle peygamberi zişanın ilahi sözünü. Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? Fikri kavmiyeti şeytan mı soktu zihninize?
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz. Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz.
Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.
Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu, nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu!
Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi.
Mehmet Akif’e sormuşlar. Bu ülke ne zaman gelişir diye o da cevap vermiş; Cuma namazına gelen cemaat, sabah namazına da geldiği zaman.
Adam mısın: ebediyen cihanda hürsün, gez; yular takıp seni bir kimsecikler sürükleyemez. Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere; küfür savurma boyun kestiğim semercilere.