Necip Fazıl Kısakürek Sözleri

Sendeyim.com olarak 2025 yılında sizler için anlam dolu ve etkileyici Necip Fazıl Kısakürek Sözleri derlemelerini hazırladık. Bu en yeni Necip Fazıl Kısakürek Sözleri ile duygularınızı en özel şekilde ifade edebilir, sevginizi kısa ama çarpıcı sözlerle dile getirebilirsiniz. Instagram, WhatsApp, Facebook ve X gibi sosyal medya platformlarında bu sözleri paylaşarak sevdiklerinizin kalbini kazanabilir ve beğeni yağmuru alabilirsiniz. Sizler için aşağıda birbirinden güzel Necip Fazıl Kısakürek Sözleri 2025 sözlerini bir araya getirdik. Keyfini çıkarın!




Dün geçti bugünü düşünüyorum, yarın var mı? Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?
İki insan çeşidi vardır. Zaman geçtikte hatalarıyla yüzleşen! Zaman geçtikçe yüzsüzleşen.
Ne sabahı göreyim ne sabah görüneyim; gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! lslak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Ellerime uzanan dudakları tepeyim, Allah diyen gel seni ayağından öpeyim!
Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.
Benimki benim seninki de senin! Bu şeriattır. Seninki senin benimki de senin! Bu tarikattır. Ne benimki benim ne de seninki senin her şey Allah’ın! Bu da hakikattir!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Ne başını kapat, altını göster; ne altını kapat, üstünü göster. Hepsini kapat, imanını göster.
İnsanın sevdiğini kaybetmesi, dişini kaybetmesi kadar ilginçtir. Acısını o an yaşar, yokluğunu ömür boyu.
İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa imha için de o kadar cehalet kâfidir…
İnsan namaz kılarsa, namaz da insanı insan kılar.
Ne gelirse başımıza Hak’tandır; fakat geliş sebebi, Hak’tan ayrılmaktandır.
Çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını yorganını satardın.
Sokak lambası gibi olma ey yar. Kime yandığın belli olsun.
Başım çığlıklı bir çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatçik unutsam?
Felsefe; çürük cevizlerle dolu bir denizde sağlam cevizi aramaktır.
Ayağın taşa takıldığında Allah kahretsin bile dememelisin, dua etmelisin ki taşa takılan bir ayağın var…
Sanma oruç, bu akşam tıklım tıklım ye diye; bu akşam, yarın oruç tutabilmek için ye.
Öyle insanlar vardır ki; lağıma düşseler, lağımı kirletirler.
Kavuşmak mı? Belki… Daha ölmedim!
İçimizde bu kadar perişan hale getirilmeseydik; dışımızda bu kadar hürmetsizliğe uğramayacaktık.
Payımıza sükût düştüğünden beridir, kalbimizin sesini daha bir güzel duyar olduk.
Verirler ben acizim, kudret senin dedikçe. Verenin şanı büyük, sen iste istedikçe…
Hayatın çilesine tahammül gerek, değil mi ki sefa ile cefa müşterek? Sizce ağlamak için gözyaşı mı gerek? Bazen dertliler de ağlar ama gülerek…
Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen; değerimi bildiğin gün beni yanında bulamazsın…
Soruldu mu ne bilirsin diye; haddimi bilirim soruldu mu ne istersin diye; haddimi bilir, hakkımı isterim demeli…
Ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda, söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda.
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür.
Sabırda pişer koruk, yerle bir olur doruk. Sabır, sabır ve sabır, işte Kur’an ‘da buyruk.
Ben geçmişimi dürdüm büktüm ve kaldırıp çöpe attım bu çöpleri ise ancak kediler ve köpekler karıştırır!
Elindeyse zamana, dur, geçme diye dayat. Bir sigara içmekten daha kısa bu hayat.
Ey bir aileye bile hükmedemeyen ilerici. Üç kıtaya, yedi denize hükmeden ecdadın mı gerici?
Tam 30 yıl saatim işlemiş ben durmuşum, gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.
Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere, ayağım takılıyor yerdeki gölgelere.
Helal ile beslersen çocuğunu hürmet ile öder borcunu, haram ile beslersen o’nu hakaret ile öder borcunu.
Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla! Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla.
Biz bize gerici diyenlere ancak deh demek için gerideyiz…
Seni affetmek hayatımın en büyük hatasıydı. Nerden bilebilirdim ki. Katilini affedersen seni yine öldüreceğini…
Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık, anla ki yok Allah’tan başkasıyla yakınlık.
Bana bir ben lazım, bir de beni anlayan. Beni bir ben anlarım, bir de beni yaradan…
Sırma renginde pislik, dünyanın süsü püsü, bende tek aziz eşya annemin başörtüsü…
Ömrün ilk yarısı; ikinci yarısını beklemekle, ikinci yarısı da ilk yarısının hasretiyle geçer.
Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten affet, senden habersiz aldığım her nefesten.
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Ağaçtan düşen yaprak nasıl kurumaya mahkûmsa gönülden düşen insan da ‘unutulmaya mahkûmdur.
Yusuf baştan aşağı iffet olduktan sonra, Züleyha baştan aşağı afet olsa ne yazar.
Ne hasta bekler sabahı ne taze ölüyü mezar ne de şeytan, bir günahı, seni beklediğim kadar.
Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen hem yolunu kaybedersin hem dostunu!
Ya Allah’a baş eğer hiç kimseye eğmezsin, ya da herkese baş eğer hiçbir şeye değmezsin.
Bir namazım, bir duam, birde eski seccadem, hepsi hepsi bu kadar, işte benim sermaye.
Gençliğine doyamadan gitti, derler. Doymak mümkün mü ki, doyup da gitsin. Doymak burada değil. Burası acıkmanın yeri…
Benim istediğimi Allah istemiyorsa, konu kapanmıştır.
Düşünüyorum: O’ndan evvel zaman var mıydı? Hakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?
Necip Fazıl’a sormuşlar neden sigarayı bu kadar çok seviyorsunuz? Benim için yanan bir tek o var demiş…
Camiye dikey olarak gel, yatay olarak zaten geleceksin!
An oluyor bir garip duyguya varıyorum; ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?
Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum.
Ey gönül, gidenden ümidini kes! Kaçan bir hayale benziyor herkes, sanki kulağıma gaipten bir ses buluşmalar kaldı mahşere diyor.
Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür sana çöl gibi gelen, o göl diyorsa göldür…
Ölüm herkesin başına gelir, ama geç ama erken… Ya kazanırken ya da kazandığını yerken…
Kadın mezarlığa girerken başını kapıyor, dışarı çıkarken açıyor, ölüye karşı kapayıp, diriye karşı açmak akıl almaz.
İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan kork.
Yalnızım diye üzülmüyorum. Çünkü biliyorum, yalnız insanın ihanet edeni de olmaz…
Bin “günahın” olsa da bana, bir “gün ah’ım” yok sana…
Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.
Sabır, çekilen şeyi duymamak değil, ona dayanmayı bilmektir.
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
Kadından kendisinde olmayanı isteriz; hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz.
Zonklayan başım benim, kan pıhtısı, cerahat; ona yastıkta değil, secde yerinde rahat…
Çocukken gün battı mı, bir köşede ağlardım; nihayet döne döne aynı noktaya vardım.
Cevabımın şiddetinden susuyorum!
Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir.
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan. Bakamam, aynada, aynada vicdan; beni beklemeyin, o bir hevesti; gelemem, aynalar yolumu kesti.
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal, hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal.
Kimileri vardır aşkın en yücesine layıktır. Kimileri vardır aşkın en yücesini versen de aşağılıktır.
Sonunda ‘eyvah’ diyeceğin şeylere, başında ‘eyvallah’ deme. Pişman ol fakat pişman ölme.
Bir idamlık Ali vardı asıldı kaydını düştüler mühür basıldı. Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı. Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; bahçeye diktiği üç beş karanfil…
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Hayat dediğin Allah (c.c.) için değilse, ne çıkar hayat önünde eğilse.
Hep nefis çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem; insandan kaçmak kolay, kendimden kaçabilsem.
Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.
Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık… Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık.
Allah bir! Demektense ecel teri dökerken; ölüversem, beklenmez anda Allah bir erken…
Adam olmak cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir.
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!
Yum gözünü, kalbine her an yokluğu üfür! Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür…
Hayatımızın yarısını uyuyarak geçiriyoruz, diğer yarısını da uyutularak…
Her ağızda, her telde fanilik dırıltısı, sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı!
Ölüm güzel bir şey, budur perde arkasından haber, güzel olmasaydı ölür müydü peygamber!
Biz; ayakları şişene kadar namaz kılan peygamberin, gözleri şişene kadar uyuyan ümmetiyiz.
Sizde olan tükenir onda olan sonsuz, feza sizin olsa ne yapacaksınız onsuz.
Ölüm her aklına geldiğinde ‘ah’ edip ‘vah’ edip inleme; bu halinle rabbimi incitmiş olacaksın. Ecel kapıyı çaldığı zaman evi telaşa verme; o geldiği zaman, sen çoktan gitmiş olacaksın.
Gençlik… Gelip geçti… Bir günlük süstü; nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
Anladım işi; san ’at Allah ı aramakmış, marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış…
Veren de o alan da o, nedir senden gidecek? Telaşını gören de can senin zannedecek.
Fikrin olduğu her yerde şiddet, operatörün neşteri gibi bir nimet, olmadığı yerde de katilin bıçağı şeklinde bir afettir.
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret, ebedi bir yaşam için gayret yok hayret.
Önüne gelenle değil, seninle ölüme gelenle beraber ol.
Düşünmek şu, bu değil, öteleri düşünmek; sizinse düşünceniz yataklarda eşinmek.
Bana çağdışı diyorlarmış. Ne büyük bir onur! Ben bu çağın dışında kalmayayım da içinde mi boğulayım.
Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur!
Siz hiçbir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz.
Allah var fakat bizim ondan, yalnız sorulduğu zaman haberimiz var!
Dinde zorlama yoktur, insan özgürdür elbette! İsteyen bu dünyada pişer, isteyen ahirette!
İnsanı olgunlaştıran yaşı değil, yaşadıklarıdır…
Evdeki hesabımız bile çarşıya uymuyorken, ahiret hesabımızın vay haline.
Her kahkahanda Allah’a teşekkür etmiyorsan, neden her ağladığında o’na kızıyorsun?
Biz şiiri iman için bilmişiz ve bu mihrak bilgiyi, her bilginin geçtiği bin bir yol ağzı biliyoruz.
Öyle ucuz değil gül koklamak. Gül tutan ele diken batmalı. Bir aşka gönül veren o aşkın kapısında yatmalı!
Ölüm zorların zoru, yaşamak ondan da zor!
Keşke ben Allah kelimesinden başka, ağzından tek söz bile çıkmayan bir dilsiz olsaydım!
Geçti, istemem gelmeni, yokluğunda buldum seni; bırak vehmimde gölgeni, gelme, artık neye yarar?
Diyorlar bana, kalsın şiirde sözde yerde, sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde.
Af var diye işlenen suçtan vicdan burkulur; affı sigortalayan hayâsızdan korkulur…
Beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan; sen öp seccadem.
Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın; gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!
Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa yaşasın kefenimin kefili karaborsa.
Kula kulluk etme! Unutma ki sen de kulsun. Ve gerektiğinden fazla önem verme! Yoksa unutulursun.
Zamanın çarkları sizi yürütüyor, zamanın çarkları beni öğütüyor…
Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil.
Sevdalın şu dağı del dese, koşar, delersin! İş Allah’a geldi mi, gücün yok, sendelersin!
İkinizin de ne eş ne arkadaşınız var sükût gibi münzevi çığlık gibi hürsünüz. Dünyada taşınacak bir kuru başınız var onu da hangi diyar olsa götürürsünüz.
Benim ayağımın altıda müsait başımın üstü de nerde olacağını sen belirle…
İnsanlar ikiye ayrılır, vaktini beşe ayıranlar, vaktini boşa ayıranlar.
Gökler ağlıyor, biz ağlamışız çok mu? Bize yobaz diyorlar, haberin yok mu?
Kader, beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı; elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı!
Kendini dünyalar kadar değerli zannedenlere kısa bir not; dünya beş para etmiyor…
Ne kervan kaldı ne at, hepsi silinip gitti, iyi insanlar iyi atlara binip gitti.
Bizler açlıktan karnına taş bağlayan peygamberin, doymak bilmeyen ümmetiyiz…

Diğer Güzel Sözler Yazıları